Onunla Tanışın: Selçuk
Merhaba arkadaşlar, bu ayki "Onunla Tanışın" serimizde manga ve anime çizim dünyasından azıcık uzaklaşıyor ve Selçuk Ören çizgi dünyasının içine dalıyoruz. Çizim yaşımına profesyonel olarak devam eden Ören, aynı zamanda bir tasarımcı ve sorduğumuz her soruya samimi, detaylı yanıtlar verdi.

Buyurun, o güzel söyleşiye...

S.S: Merhaba Selçuk; hayat nasıl gidiyor, yolunda mı her şey? 

S.Ö: Selamlar. Bu aralar yoğun geçiyor. Açıkcası geçen zamanı pek yakalayamıyor, kendimi kapılmış sürükleniyor gibi hissediyorum.

S.S: Çok kolay gelsin abi, bize de vakit ayırdın bu yoğunluğunda ya da sürüklenmende mi deseydik; sağolasın. Kendinden bahsetsene bize biraz; kimdir Selçuk Ören? Nasıl bir adamdır, nasıl bir çizerdir, neler yapar, neler yapmaktan hoşlanır, kaç yaşındadır?

S.Ö: Otuz üç yaşında küçük bir hayatı olan ve üretim peşinde koşan biriyim. Çizgi roman başlığı altında hikaye kurgulamak, bunu çizgiye dökmek ve kitaba dönüştürmek hem hoşlandığım bir şey hem de bütün zamanımı alan bir uğraş.

S.S: Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar – Grafik Tasarım mezunusun. Üniversitede aldığın eğitimden önce “çizim” hayatında mıydı ya da çizmeye nasıl başladın?

İlk çizdiğin neydi anımsıyor musun? Çizimin hala duruyorsa bizimle paylaşır mısın?

S.Ö: MSGSÜ’den önce Marmara Üniversitesinde iki yıllık biyomedikal cihazları teknolojisi okudum. Ondan öncesinde de meslek lisesinde elektronik… Çizmek eylemi, derslerde sıkılırken defter-kitap kenarına çizilen basit şeylerin ötesine geçmedi pek. Ama lise ve Marmara Üniversitesi döneminde alaylı olarak websitesi tasarlamaya başladım ve bir yazılım firmasında hasbelkader bir staj ayarladım. Sonrasında merak olarak başladığım işte ilerledikçe alaylı olarak kalmak istemedim ve bu konu ile ilgili diploma alabilmek için güzel sanatlar sınavına hazırlandım. Gerçek anlamda ilk çizimleri de bu dönemde yapmaya başladım ve ilk çizdiğim şeyler geometrik formlardı.

Maalesef bahsi geçen çizim-ler- durmuyor ancak o döneme yakın çizdiğim başka bir çizimi paylaşabilirim.

Efsane Tekirdağ Reklam Çizimi

S.S: Hayatını çizgiler üzerine inşaa etmen gerektiğini düşündüren an/şey neydi? Ne zaman çizerliği kariyer olarak belirledin kendine?

S.Ö: Reklam ajanslarında çok erken çalışmaya başladım. 2004 yılında önceden bahsettiğim staj ile birlikte başladım. Çalışmaya başladığım ay, o kadar yoğun ve istekli çalıştım ki ay sonunda beni part time maaş ile işe almak zorunda kaldılar. 2009 yılına kadar hiç ara vermeden Marmara Üniversitesi’nde okuduğum bölümü bitirdim, güzel sanatlar sınavına hazırlandım, Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi’nde bir sene resim okuyup grafik tasarım bölümüne geçiş yaptım. Aralıksız bu koşturmacanın içerisinde reklam ajanlarında karşılaştığım müşteri geri dönüşlerine artık tahammül edemez hale geldim ve 2009 yılında çalıştığım yerden istifa ettim. Okula da bir kaç ana ders dışında gitmeme kararı aldım. İllüstrasyon dalında bir kariyer kurmanın beni daha mutlu edeceğini düşünüp, bunun için kendime bir senelik hedef koydum. Bir senenin sonunda eğer illüstrsayon üreterek bir noktaya gelemez, başarısız olursam tamamen grafik tasarıma odaklanacağım bir kariyer planladım. Her gün mesaim varmış gibi hareket ederek sabah sekiz de kalkıp önce sevdiğim çizerlerin işlerinden kopyalar çalışarak, bol bol iş inceleyerek hem elimi hem de gözümü terbiye etmeye çalıştım. Bileğimi açtıktan sonra okuldaki ödevlerimi –düşük not almak pahasına- illüstrasyona devşirerek portfolyom olarak sergileyebileceğim işler yapmaya başladım. Elle tutulur işler çıkmaya başlayınca da bu işleri internette yükledim. 2010 yılında 41?29! ajansından ilk freelance illüstrasyon teklifimi aldım ve illüstrsayon kariyerim profesyonel olarak başlamış oldu.

S.S: Helal olsun diyor ve çizme konusu da tıpkı yazma eylemi gibi hedef ve istikrar gerektiriyor değil mi abi diye soruyoruz?

S.Ö: Her işte olduğu gibi sürekli üzerinde çalışmak, araştırma yapmak gerekiyor. Açıkcası ben, herhangi sanat dalında kendini geliştirmenin sadece çok çalışmak olduğunu düşünmüyorum. İş üretmeye çalıştığınız alan ile birlikte diğer türlerdeki kaliteli içerikler de tüketilmeli. Ancak bu şekilde zamanını yakalayan, yeni önermelerde bulunan işler üretilebilir.

S.S: Şehzade Yangını ilk göz ağrın değil mi? Hikayeyi de sen yazmıştın? Bize biraz o süreci anlatır mısın? Hikaye kafanda nasıl belirdi? İlk çizdiğin şey neydi? Yayınevi süreci nasıl gelişti?

S.Ö: Çizgi roman dalı için evet, ürettiğim ilk çalışma Şehzade Yangını idi. Serbest çalıştığım dönem aldığım bir iş esnasında fikrin özünü bulmuştum. Hikaye üzerinde ilk çalışmaya başladığımda kara mizah şeklinde ilerleyen yirmi sayfalık kısa bir deneme işi olacaktı. Ancak hikayeyi yazarken yaptığı araştırma ve bunlarla birlikte gelen yeni fikirlerle birlikte hikaye büyüdü ve toplamda altı kitaptan oluşacak bir seriye dönüştü. Şehzade Yangını’na ilk başladığımda okulda bitirme projem olarak kabul ettirdim ve ilk kırk sayfası ile mezun oldum. Sonrasında bir yandan yeni sayfalarını çizerken bir yandan da bir kaç yayın evine projeyi yollayarak başvurularda bulundum. Bunlar içinde bir kaç büyük yayınevide vardı ancak 2014 yılında yayınevleri çizgi roman işine pek sıcak bakmıyorlardı. Tam da bu sıralarda eski ev arkadaşım Ethem Onur Bilgiç, önceden tanıdığımız Emre Yavuz’un Sırtlan Kitap ismi ile çizgi roman basan bir yayınevi kurduğundan bahsetti. Önce internet üzerinden Emre ile iletişime geçtik sonrasında da bitmiş sayfalar ve senaryo ile yanına gittim ve el sıkıştık. Bu görüşmeden bir kaç ay sonrasında da ilk kitabı tamamladım. 2015 yılının 13 Mart’ında da Sırtlan Kitap logosu ile raflarda yerini aldı.

S.S: Peki ya Kasap; onun hakkında neler anlatabilirsin bize?

S.Ö: Şehzade Yangını serisinin üçüncü kitabı çıktığında aralıksız iki senedir Osmanlı dönemi ile ilgili çizim yapıyordum ve dördüncü kitap için kağıdın karşısına geçtiğimde çizgimin yorulduğunu fark ettim. Bunu üzerine günümüzde geçen ufak bir hikaye yazmaya başladım. Bu işlere ilk heves eden her çizgi roman sever olarak “acaba ben bir maskeli karakter yaratsam nasıl olurdu” sorusundan yola çıkar Kasap’ın ilk eskizlerini çalışmaya başladım. Şehzade Yangını’nın aksine bu sefer hikayeden değil, önce karakteri çizip tasarladım. Sonrasında da senaryosunu yazmaya başladım. Süper güçleri olan bir karakter yerine yakın dövüş sanatlarını bilen bir anti kahraman olarak kurguladım. Hikayeleri kötü adamların gözünden anlatmak istedim. Üç fasikülde Ali Çetinkaya, Ethem Onur Bilgiç, Furkan “Nuka” Birgün ve Uğur Ünsoy ile birlikte çalıştık. Her çizer kendi tarzı ile Kasap’ı aynı hikaye içinde resimlediler. Bu sayede “Kasap” karakterinin detaylarında farklılar oluşmaya başladı. Aynı kulaktan kulağa oynarken söylenen sözün ufak tefek değişiklikler göstermesi gibi. Bunun hikayeyi derinleştirdiğini düşünüyorum. Okuyucuya kulaktan kulağa aktarılan bir söylentinin hikayesini anlatmaya, izletmeye çalışıyorum. Şu anda hikayenin final sayısının senaryosu ile uğraşıyorum. Bu son sayı ile birlikte üç sayıdır devam eden hikayenin finaline ulaşmış olacağız.

S.S: Sonrasında Şehzade Yangını kaldığı yerden devam edecek o zaman ya da ufukta yeni projeler mi var?

S.Ö: Her ikisi de. Şu anda Şehzade Yangını serisinin sayfalarını çiziyorum. Bir yandan da uzun süredir kafamda dönen bilim kurgu bir hikayenin kurgusu üzerinde çalışıyorum. Yaşar Kemal’in sevdiğim bir kitabından kısa bir animasyon film senaryosunu tamamladım ve teknik olarak nasıl yapabilirim bunun denemelerini yapıyorum. Kısacası aynı anda bir kaç proje üzerinde çalışıyorum.

S.S: Okurlarımız arasında çok fazla çizer var ve hemen herkesin hayalini süslüyor bir çizgi roman çıkarabilmek ama daha yola çıkmadan, çoğu “sektörün yeterli desteği verememesinden” dolayı vazgeçiyor. Bu konuda onlara ne demek istersin, ne tavsiye edersin?

S.Ö: Öncelikle sektörden destek beklememeliler. Sadece ülkemizde değil yurtdışında da kimse size durup dururken desteklemez. İş üretmeliler, kendi yeterliliklerini ispat etmeliler ancak bundan sonra birilerinin dikkatini çeker, bekledikleri fırsatı yakalayabilirler. Sanılanın aksine ülkemizde bu üretimlere destek vermek isteyen birden fazla yayınevi var. Projelerini hazırladıktan sonra Türk çizerlerin yazarların kitaplarını basan yayınevleri öncelikli olarak başvuru yapabilirler. Ancak en önemli şey ürettikleri projeyi karşılarını alıp, acımasız bir şekilde eleştirmeliler. Eksiklerini gidererek bahsettiğim yayınevlerine başvurularsa istedikleri cevabı alabilirler.

S.S: Hikaye ve senaryonun sana ait olmasının artısı ve eksisi ne sence ve başkalarının senaryosunun görsel dünyasını oluşturmak kulağına nasıl geliyor?

S.Ö: Şu anda hem kendi senaryolarım yazıyor çiziyorum hem de başkalarına ait senaryolar üzerinde çalışıyorum. İki durumunda kendi içinde hem eksileri hem de artıları var. Kendi ürettiği projelerde çizmekten daha meşakkatli olan yazım işi daha yorucu bir süreç ama çizim aşamasında paneli hangi açı ile nasıl çizeceğimi o kadar iyi biliyorum ki kısa sürede üretimi yapabiliyorum. Başkasına ait senaryoda ise hikayenin hayalini kuran kişinin aklındaki görsel dünyayı yakalamaya çalışmakta en az yazmak kadar zor ve zahmetli bir süreç. Her iki yöntemle de iş ürettikçe tabi ki bu yorucu süreçlerin zamanlaması kısalmaya başlıyor. Her iş de olduğu gibi tecrübe kazanmak ve bu tecrübe ile iş üretmek sizi çalışmanızda başka yerlere odaklanmanızı sağlıyor.

Owner of The Shadow
Mystic Stories

S.S: Animeler okuru için biraz farklı bir çizer profilin var; genelde amatör ya da profesyonel manga/anime çizerleriyle sohbet etmeye çalışıyoruz ama günün sonunda söz konusu çizgiler olunca tarz farklılıklarına yer vererek okurlarımıza ilham olmayı hedefliyoruz. Bu açıklamadan sonra sana üç soruyu ardarda soracağım: Çizgilerini nasıl tanımlarsın? Etkilendiğin ya da gıpta ettiğin bir isim var mı? Doğunun çizim dünyasına çok aşina olmasan da birkaç manga/anime görmüş olabileceğini düşünerek batı ile doğunun çizim dünyalarının iç içe geçişi hakkında ne düşünüyorsun?

S.Ö: Çizgilerim ve panellemeleri ABD’de üretilen işlere daha yakın ama renklendirme konusunda yıllardır en çok ilham aldım yöntem minyatürlerdeki renk kullanımı. Çok fazla örnek aldığım, işlerine hayran olduğum insan var; Dave McKean, Kent Williams, Katshiro Otomo, James Jean… Bu isimler ilk aklıma gelenler.

Özellikle günümüzde Uzak doğu ve Batı çizgisini zanedildiği kadar uzak bulmuyorum açıkcası. Çizgiden ziyade anlatılan hikayeler ve görsel kurgu farklılığı oluşturuyor. 

S.S: Hiç izlediğin anime ya da okuduğun manga oldu mu?

S.Ö: En son izlediğim ve devamını beklediğim anime One punch man. Yarattığı evrenden ürettiği espirileri çok zekice buluyorum. En son okuduğum manga serileri ise Akira ve Lone wolf and Cub. Kült eser Akira’yı tekrar övmeye gerek olmadığını düşünüyorum. Lone wolf and Cub’daki kültürel detaylara ve bunların hikayenin içine doğal bir şekilde yedirilmesine hayran oldum.

S.S: Bizim için bir anime/manga karakterini ele alıp Selçuk Ören stiliyle çizmeni istesek? 

S.Ö: Burada biraz tembellik yapacağım, önceden çizdiğim işlerden paylaşıyorum ama anlaşıldığı üzere çok da tükettiğim bir tür değil. Yeni yeni bu dünyalara girebildim.

S.S:
Kabul kabul 

S.S: Wacom Tablet’le çiziyorsun değil mi? Elle çizdiğin ganimetlerin var mı? Hangisini kullanmayı daha çok seviyorsun?

S.Ö: Ürettiğim bütün çizgi roman ve kısa çizgi hikayeleri öncelikle kağıt üzerinde çiziyorum. Renklendirme aşamasında wacom tableti kullanıyorum. İç içe geçmiş bir tekniğim var. Sevip sevmemekten ziyade rahatça iş üretebildiğim bir biçim olarak her iki yönteminde farklı enstrümanlarından faydalanıyorum.

S.S: Çizmeye/resmetmeye başladığında müzik sana destek oluyor mu? Çizerken dinlediğin favori müziklerin var mı? Varsa bizimle birkaç tanesini paylaşır mısın?

S.Ö: Biraz tuhaf gelecek ama çalışırken müzik dinleyemiyorum. Hangi tarz olursa olsun ritimine kapılıyorum ve konsantrasyonum dağılıyor. Müzik yerine film dinliyorum. En çok dinlediğim filmler ise “Geleceğe Dönüş”, “Baba”seileri. Dizi olarak da “Star Trek” serisi.

S.S: Nevi şahsına münhasır bir çizersin. Okurlarımız seni hangi mecralarda bulabilir?

S.Ö: Behance, Facebook ve Instagram en yoğun kullandığım dijital mecralar. Buralaradan çok rahat bana ulaşabilirler.

Behance: https://www.behance.net/SelcukOren
Facebook: https://www.facebook.com/selcuk.oren.9
Instagram: https://www.instagram.com/selcukoren/

S.S: Biraz önce de söylediğim gibi Türkanime izleyicisi ve animeler okuru arasında amatör pek çok çizer var ve son derece başarılılar. Özellikle kariyer olarak düşünen okurlarımıza ciltli kitapları olan bir yazar ve çizer olarak neler söylemek istersin? 

S.Ö: Ürettiğiniz işlere karşı eleştiri yaparken acımasız olun ve kendiniz alt etmek için çok çalışın.

S.S: Çok teşekkür ediyoruz vaktini, bilgini bizlerle paylaştığın için.

S.Ö: Davetiniz için ben teşekkür ederim.

"Eşek kadar kadın çizgi film mi izlermiş" isyanına cevap olarak doğdum. Radyo ve TV ile başlayan iş hayatı, dergi ile devam etti ve 2006'dan bu yana dijital reklam sektöründe çalışıyorum. Hikaye kitapları (Aşk Yemeği Acılı Sever ve Yakıngörmez) yazdıktan sonra, şimdilerde bir roman üzerine çalışıyorum.

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Yorumlar

https://www.animeler.net/assets/images/user-avatar-s.jpg

0 comment

Write the first comment for this!

Disqus Yorumları