Darling in the FranXX'ten Halk Masalları
13. Bölümdeki Öykünün Perde Arkası

                                                                   "Canavar ile Prens"





Ormanın derinliklerinde, kimselerin bilmediği bir ırk yaşarmış. 

Sırtında heybetli kanatları olan bu canlılar,  herkesçe "canavar" olarak anılırmış. 

İçlerinde bir de prenses varmış, devasa kül renginde kanatlara sahip.

Bu canavarlar diyarında 16 yaşına gelenlerin, ormanın dışına uçmasına müsaade edilirmiş.




On altı yaşına basan prenses, vakit kaybetmeden kanatlanıp ormanın ötesini keşfe çıkmış. 

Gitmiş de gitmiş. Dereleri, tepeleri aşmış ve nihayet insan diyarına ulaşmış.

Ay gökyüzünde bütün ihtişamıyla parlıyormuş.

Prenses kocaman bir sarayın bahçesine konmuş.

Şaşırmış bir anlığına; bahçede Ay'ı seyreden bir adam duruyormuş. 

Hemencecik koşmuş çalıların ardına, uzun uzun bakmış o genç adama. 

Hayatında ilk defa hissetmiş kalbinde bir aşkın filizlendiğini. 

Ama o adam kendisine hiç benzemiyormuş. 

Bir canavar ile insanın birlikteliği görülmüş şey miymiş şu zamana kadar?!




Prenses böylece kendisiyle aynı ormanda yaşayan cadıyı ziyarete gitmiş.

Ona; "İnsan olmak istiyorum. Onunla bağlanmak istiyorum, " demiş.

Cadının sözleri şunlar olmuş: "Kanatların karşılığında sana yardım ederim. Lakin sakın şunu unutmayasın. 

Hangi kılığa büründüğün fark etmiyor. 

Sen bir canavarsın. Onun ölümü senin elinden olacak."

Prenses tereddüt etmeden koparmış sırtındaki dev kanatları. 

Asla yeniden uçamayacağını bilerek, katlanmış şimdiye kadar hissetmediği bu korkunç acıya.

Yine de mutluymuş, yüzünden sevinç gözyaşları akarken.

"İnsanım! İnsanım artık! Onunla aynı oldum!"




Prenses bir kere daha yola koyulmuş, insan diyarına doğru.

Çölde yürürken, bir grup çıkmış karşısına.

"Eyvahlar olsun! Yok mu bir cengâver yardıma koşacak?!" 

Bacağında yılan ısırığı olan genç bir adam yatıyormuş ileriki tepede.

Prenses vakit kaybetmeden yarasındaki zehri emmiş bu gencin.

"Sağ olun, var olun. Ne kadar cesursunuz. Ben bu ülkenin prensiyim."

Bu genç adam kalede karşılaştığı prensin ta kendiymiş meğerse.

"Size bir can borcum var bundan böyle. Lütfen evlenin benimle."




Düğün dernek kurulmuş hemen. 

Beyazlar içindeki prensese sormuş peder; 

"Hastalıkta ve sağlıkta, iyi günde ve kötü günde ölüm sizi ayırana dek birlikte kalmaya yemin ediyor musun?"

"Evet, ediyorum."

Yüzükleri sunduktan sonra pederin işareti üzerine bir buseyle perçinlemişler yeminlerini.

"Prensimizin hayatını kurtaran bu cesur kızı kutsa lütfen Tanrım!"

Ülkenin dört bir yanında bayram havası esmiş. 

Bütün krallık sevinçlerine ortak olmuş.




"İnsanlar! İnsanlar! Ne kanatları var uçmaya, ne pençeleri var tırmanmaya.

Cılız, narin canlılar ama çok cana yakınlar. İnsanlar bir harika!"

Düğünden sonra insan diyarının prensesi olarak, mutlu mesut geçmiş hayatı bir süre.

Prensine eşilik etmiş seferlerinde, desteğini ihmal etmemiş bir an olsun.

Safir bezeli denizler, parıl parıl parıldayan çayırlar, alev gibi titreyen kutup ışıkları görmüş gezilerinde.

Prenses, prensin elini tutup ona gülümseyerek,

"Beni asla bırakma, sevdiceğim." demiş.




Lakin bu mutluluğun ömrü kısa olmuş.

Prenses gecenin bir yarısı benliğini parçalara ayıracak bir acıya uyanmış.

Bedeni usulca bambaşka bir şeye dönüşüyormuş gözleri önünde.

"Neden? Beni insan yapacaktın oysaki!" diye haykırmış prenses.

Sırtından kapkara kanatlar çıkmış, etini kemiğinden ayırarak.

 "Her büyünün bir bedeli var.

İnsan halinle yeterince mutluluk tattın. 

Artık bu hilkat garibesine dönüşmenin vaktidir," diye fısıldamış kulağına cadı.

 "Ancak en sevdiğini kendi ellerinle öldürürsen lanet kalkar, eski yaratık haline geri dönersin."




Prenses, sevdiceğine dönmüş buğulu gözlerle. Dayamış pençelerini boğazına.

Her şeyden, herkesten çok sevdiği prensinin boğazını kesme arzusu arttıkça artmış içinde.

Durdurmak için çaresizce sıkarken elini, pençeleri delivermiş derisini.

"Prensi öldürürsem bu lanet kalkar..." 

Gözyaşları süzülürken yüzünden, son bir öpücük kondurmuş prensine.




Prens uyandığında yokmuş prensesi orada.

Onun yerine kapkara tüyler bulmuş yanı başında.

Mutsuzluğa boğulan prens, bütün ülkede onu arayıp durmuş. 

Lakin tek bulduğu onun boşluğuymuş.                                          




Olur da bu resimli kitabı almak isterseniz, internet üzerinde Aliexpress tarzı birkaç sitede satışı mevcut. Umarım memnun kalmışsınızdır çeviriden. Görüşmek üzere...


Resimli Kitap: Mamono to Ōji-sama ( まものと王子様 )

Resimler: Aki Minamino

Çeviren: Baba Yaga

"Ama gidiyorum çünkü bugün sahip olduğum her şeyi, elde ettiğim her şeyi, bir şekilde o zaman yaptıklarımıza borçluyum. Ne ekersen onu biçersin. Bedelini ödeme zamanı geldi. Belki bu yüzden Tanrı bizleri önce çocuk olacak şekilde tasarlamıştır, en önemli dersi öğrenene kadar defalarca düşünüp kendimizi yaralayacağımızı bildiği için. Ne alırsan bedelini ödersin, ancak bedelini ödediğin şeyin sahibisindir... Ve sonunda, sahip olduğun şeylerin acısını senden çıkarırlar." - "O", 1986

Bu İçeriğe Tepki Ver (en fazla 3 tepki)

Yorumlar

https://www.animeler.net/assets/images/user-avatar-s.jpg

0 comment

Write the first comment for this!

Disqus Yorumları